Wednesday, December 11, 2013

Miley Cyrus Kimdir, Kaç Yaşında, Boyu Kaç Cm, Kilosu, Nereli










Miley Cyrus Kimdir Biyografisi, Kaç Yaşında Doğum Tarihi Nedir, Miley Cyrus’un Boyu Kaç Cm, Kilosu Ne Kadar, Nereli, Hangi Dizilerde Filmlerde Oynadı, Oynadığı Sinema Fimleri Hangileri?

Doğduğunda ki Adı, Destiny Hope Cyrus Olan Fakat Daha Sonra Değiştirdiği Tam Adı Miley Ray

Cyrus Olan Amerika’nın Tennessee Eyaletinin Nashville Şehrinde Doğan Miley Cyrus 23 Kasım 1992 (21 Yaşında) Doğumludur, Boyu 1.64 Cm, Kilosu ise 54 Kg dır.

miley cyrus kimdir kac yasinda boyu kac cm kilosu nereli 1Miley Cyrus’nun mesleği; Şarkıcı (Tarzı; Pop, R&B, Country Rock dan oluşuyor), Oyuncu (dizi ve sinema filmi).

Rol Aldığı Sinema Fimleri Şunlardır; So Undercover (Çok Gizli), LOL: Laughing Out Loud (Kahkaha), Sex And The City 2, The Last Song (Son Şarkı), Hannah Montana: The Movie, High School Musical 2, Big Fish (Büyük Balık).

Rol Aldığı Diziler Şunlardır; Two And A Half Men (İki Buçuk Adam), The Suite Life on Deck (Zack ve Cody Güvertede), Disney 365, The Suite Life of Zack & Cody (Zack ve Cody’nin Lüks Yaşamı), Hannah Montana, Doc.

Sanatçı ayrıca; Jonas Brothers: Saturday Night Live (Canlı Cumartesi Gecesi) programında yer aldı. Justin Bieber: Never Say Never konser filminde yer aldı. Bolt, Animasyon filminde Penny karakterini seslendirdi. The Emperor’s New School (Şaşkın İmparator’un Okulu) Animasyon filminde Yata karakterini seslendirdi. The Replacements. Hannah Montana & Miley Cyrus: Best of Both Worlds Concert yer aldı.




Posted in: Biyografi

Sunday, December 1, 2013

kaza kaderve tevekkülle ilgili atasözü ve deyim

Merhabalar degerli site okurlarimiz. Bugunku yayinimiz kaza kaderve tevekkülle ilgili atasözü ve deyim.


kaza kaderve tevekkulle ilgili atasozu ve deyim 1

KADER ve SIRLARI:

KADERE İMAN.

Ne yeryüzünde ne de kendimizde meydana gelen hiçbir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılmış ebedi bilgimizle tesbit edilmiş olmasın. Şüphe yok ki bunla Allah için kolaydır. Başınıza gelecek olanları önceden bir kitaba yazdık ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz. Ve allahın size verdiğiyle sevinip şımarmıyasınız çünkü Allah kendisini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.

Hadid süresi 23

Kader, yüce Allahın en küçüğünden en büyüğüne kadar kainatta cereyan edecek olan bütün olayları ezelde bilmesi ve takdir etmesi ve kazada yeri ve zamanı geldikce bu olayları yaratmasıdır. Kaza ve kadere iman, aslında doğrudan doğruya Allah’a iman ile ilgilidir. Bu inancımıza biz Allah’ın tek yaratıcı olduğunu sonsuz bir kudret, irade ve ilme sahip olduğunu bir kere daha teyit etmiş oluyoruz. Evet, bu inancımızla biz bir kere daha vurguluyoruz ki hakiki manasıyla bu kainatta Allah’tan başka bir yaratıcı yoktur. Herşeyi o yaratmaktadır. O’nun iradesine karşı çıkacak hiçbir güç ve kuvvet yoktur

Bir yaprağın yere düşmesinden tutun da en muazzam olaylara kadar yer yüzünde olan biten herşey onun takdiri, iradesi, yaratması ve ilmiyle olmaktadır.

CÜZ’İ VE KÜLLİ İRADE

Kaza ve kader inancının vurgulandığı ilk prensip; Allah’ın mutlak irade sahibi oluşu ve onun iradesi karşısında duracak hiçbir güç ve kuvvetin olmadığıdır. Yüce Allah’ın bu iradesine külli irade denmektedir. Onun insanlara verdiği sınırlı bir irade vardır ki buna da Cüz’i irade denmektedir. İşte insan, kendisine verilen bu Cüz’i irade çerçevesinde yaptıklarından mesuldur. Hiç şüphesiz kainatta cereyan eden olayların çoğu bizim irademizi aşmaktadır. Biz onlardan zaten sorumlu değiliz. Mesela şahsızmızla ilgili olarak bile, nezaman nerede ve nasıl doğup öleceğimizi; anamızı, babamızı, memleketimizi, ırkımızı biz tayin etmiyoruz. Ama bunların dışında bize insan olarak geniş bir saha bırakılmıştır; zaten bizim sorumluluğumuz da bu sahada cereyan etmektedir. İşte bu sahada bir zorlamayala karşılaşsak yani haşa Allah bizim bütün direnmemize rağmen zorla katil veya hırsız yapsa, hem de bizi bundan sorumlu tutsa bu elbette büyük bir zulümdür.

Yüce Allah için elbettte böyle bir şey düşünülemez. Böyle bir zorlamayla karşı karşıya olmadığımızı da zaten pratikte yaşayarak bizzat görüyoruz. Nitekim yüce Allah da pek çok ayette kullarına asla zulmetmiyeceğini vurgulu bir şekilde ifade etmiştir.

“Allah insanlara hiç zulmetmez fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.”

(Yunus Suresi, 44)

Kader konusunda ikinci en önemli ders de şudur kainatta ve dünyada cereyan edecek bütün olaylar özellikle bizim kendi tercih ve irademizle neler yapacağımız ve aklımızdan neler geçirdiğimiz önceden Cenab-ı Allah’ın bilgisi dahilindedir.

Zaten Allah-u Teala için zaman ve mekan söz konusu değildir. Dolayısıyla ona göre örneğin bundan bir asır öncesiyle bir asır sonrası arasında hiçbir fark yoktur. Ayrıca detaylarda bile olsa Allah’ın bilemiyeceği bir takım şeyler olduğunu düşünmek; Allah’a noksan sıfatlar atfetmek anlamına gelecektir ki, bu büyük bir iman zaafıdır.

“Gaybın görülmez bilgilerinin anahtarı onun yanındadır. Onları ondan başkası bilmez. O karada ve denizde olan herşeyi bilir. Düşen bir yaprak ki, mutlaka onu bilir, yerin karanlıkları içine gömülü bir dane yaş ve kuru hiçbir şey yok ki, apaçık bir kitapta bulunmasın.” (Enam suresi 59a)

Yüce Allah bu ayette ilminin heryeri ve herşeyi kuşattığını belirten çok değişik enteresan ve canlı örnekler vermektedir. Bunların arasında yaprak örneğini okuyunca insanın gözünde dünya kurrulalı beri ve kıyamete kadar dallarından düşecek yapraklar canlanmakta ve sayıların bile alamayacağı kadar bu kadar sonsuz sayıda yaprağın bilgisi karşısında akıllar dehşete düşmektedir.

İNSANIN KADERİ DEĞİŞİR Mİ?

“Bir dişinin gebe kalması ve doğurması hep O'nun bilgisiyledir. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir Kitaptadır. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.” (Fâtır: 43/11)

Allah’ın olmuş olacak herşeyi en ince teferruatına kadar bilmesi, O’nun yüceliğinin tabi bir sonucudur. Kaderin insanlarla ilgili olanına dilimizde “Alın Yazısı” adını vermişiz. Yüce Allah’ın bu bilgisinin yani kaderin değişmesi mümkün değildir.

Çünkü kader sonunda olacak olan neyse onun Allah indinde bilgisidir. Kaderi değiştirme deyimi belki mecazi anlamda doğru olabilir yani; işler hep kötüye giderken insan kendi çabası ve çalışmasıyla kötü gidişi durdurabilir ve kötü sondan kurtulabilir. Ama aslında bu da kader çerçeesinde gerçekleşen bir olaydır. Çünkü yüce Allah olayın o şekilde başlıyacağını şekilde gelişeceğini ve sonuçta da şöyle veya böyle gerçekleşeceğini elbette önceden biliyordu. Dolayısıyla alın yazısını veya kaderi değiştirmek söz konusu değildir.

Bu sebeple mecazi bile olsa böyle yanlış ve tehlikeli ifadelerden kaçınmak gerekir. Kader konusunda konuşurken insanı iman konusunda uçuruma götürecek sözlerden kaçınmak gerekir.

Kişinin Allah benim kaderimi önceden tayin etmişti deyip bir suç işlediğinde kendisine kader kurbanı diyerek suçu dolaylı olarak Allah’ın üstüne atması da büyük bir zulümdür. Zira Allah’ın bu bilgisi bizi bir şey yapmaya zorlayan bir bilgi değildir. Ve Allah kötü fiillerden asla razı olmadığını da belirtmiştir.

Kaldı ki olay gerçekleşmeden biz zaten hakkımızdaki bu bilginin ne olduğunu da bilmiyoruz. Biz bütün yaptıklarımızı kendi tercihimiz doğrultusunda ve hakkında bilgi sahibi olmadığımız alın yazımızın etkisinde kalmadan yapmaktayız. Bu sebeple biz yaptığımız bir suçu bilmediğimiz bir bilginin üstüne atamayız.

Şayet bizim alın yazımız elimize yazılı olarak önceden verilmiş ve sen bunların dışına çıkamazsın denilmiş olsaydı bu takdirde biz robot durumuna düşmüş olurduk. Ve yaptıklarımızdan sorumlu tutulmamız da o zaman anlamsız olurdu. Halbuki böyle bir şey asla söz konusu değildir.

İNSAN NEDEN SORUMLUDUR?

“Allah herşeyin yaratıcısıdır.” (Zümer Suresi, 62)

Kader konusunda dikkat edilmesi gereken üçünçü prensip Allah’ın herşeyin yaratıcısı olduğudur. Bunun hiçbir istisnası yoktur. Bizim yaptıklarımız da dahil olmak üzere küçük büyük kainattaki bütün varlıkların ve olayların yaratıcısı Allah’tır. Fakat bu durum bizi yanlış bir kader inancına götürmemelidir. O da şudur; madem ki bizim yaptıklarımızı da Allah yaratmaktadır, o halde bizim yaptıklarımızdan sorumlu olmamamız gerekir. Burada göz ardı edilen nokta evet bizim fiillerimizi Allah yaratmaktadır ama; bizim irademiz ve isteğimiz doğrultusunda yaratmaktadır. Yani iyiliği veya kötülüğü seçip isteyen biziz ama; yaratan Allah’tır. Biz işte bu seçimimizle tercihimizden dolayı sorumluyuz

Mekke müşrikleri de işte böyle bir yanlış kader inancına sahiptiler. Şöyle düşünüyorlardı; “Bu dünyada herşey Allah’ın istediği gibi olmaktadır. Biz hiçbirşeyi değiştiremeyiz herşeyi olduğu gibi kabullenmek zorundayız.” Bunun için her yaptıklarını Allah’a isnat ediyorlar ve suçu da Allah’a atıyorlardı. Böylece bütün uygulamaları doğru göstermeye çalışıyorlardı. İşte aşağıdaki ayette de görüleceği gibi içinde bulundukları şirk inancını bile Allah’a isnat ediyorlardı.

“Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Yanınızda bize çıkarıp göstereceğiniz bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” (EN'ÂM SÛRESİ, 148)

Yüce Allah böyle sadece tamamen sapkın bir inancı şiddetle reddetmekte ve ellerinde buna dair hiçbir delilleri olmadığını belirtmektedir. Evet Allah onları müşrik kılmış ama bunu kendileri öyle istedikleri için yapmıştır. Bu sebeple onlar durumlarından bizzat kendileri sorumludurlar. Herşeyin yaratıcısı allah olmasına rağmen yüce Allah Kur’an da bizim yaptığımız fiilleri yine bize isnat eder.



“Her kim iyi ve yararlı işler işlerse kendi lehine işler, her kim kötülük işlerse kendi aleyhine eder. Rabbın kullarına asla zulmedici değildir.”(Fussilet(41) 46)

Hiç şüphesiz bunun sebebi daha önce de ifade ettiğimiz gibi, yaptığımız işleri kendi istek ve irademizle yapmamızdan dolayıdır. Biz bir işi yapmayı tercih ederiz, Allah da bizim istediğimiz o fiili yaratır. İşte bu sebeple Yüce Allah bizi kendi irade ve tercihlerimizle başbaşa bırakmıştır. Nitekim O, bir ayette şöyle buyurur:

"Dileyen inansın, dileyen inanmasın."(Kehf(18) 29)

KADERE İMANIN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

İnsan bir işte muvaffak olmak için çalışır çabalar. O işin gerektirdiği her türlü gayret ve sebatı ortaya koyar. Sonunda başarıyı ise Yüce Allah'tan bekler. Başarı gelirse bunu sadece kendisinden bilip şımarmaz. Başarısızlığa uğradığı takdirde ise ümitsizliğe düşmez. Bilakis, başarısızlığının sebeplerini tesbit ederek yeni bir gayret ve hızla yine çalışmaya koyulur..

Her şeyin Allah tarafından takdir edilmiş olduğunu bildiğinden herhangi bir musibet ve başarısızlık karşısında üzüntüden kahrolmaz, yahut herhangi bir nimet ve başarı ile şımarıp gurura kapılmaz.

Nitekim, bunu en iyi bir şekilde Hz. Peygamber ve ashabında görüyoruz. Onlar, herhangi bir işte başarılı oldukları zaman ne zafer sarhoşluğu içinde şımarmışlar ne de bir başarısızlıkla karşılaştıkları zaman bezginliğe kapılıp Allah'ın rahmetinden ümitlerini. kesmişlerdir. Çünkü başa gelmesi mukadder olan bir şey mutlaka gelecektir. Ayrıca, başa gelen şey, biz onu kötü görürken, belki de onda bir takım hayırlar gizlidir

Bize iyi gibi gelen bir şey ise, aslında bizim için kötü de olabilir:

“Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda iyi olabilir, ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(Bakara(2) 216)

Baz insanlar kaza ve kader inancının, insanı tembelliğe, atalete ve uyuşukluğa sevkettiğini ileri sürerler. Bu tamamen yanlıştır. Böyle bir şey olsa olsa ancak yanlış bir inançtan doğabilir

Doğru bir kaza ve kader inancı ise yukardan beri açıklamaya çalıştığımız gibi, insan için büyük bir güç kaynağı olur. Olacak olan zaten olur deyip, hiç çalışmadan her şeyi Allah'tan beklemek tamamen yanlış bir harekettir. Bu, tevekkülü yanlış anlamak demektir. Tevekkül kulun kendisine düşeni tam hakkiyle yerine getirdikten sonra takdiri Allah'a bırakmak demektir. Çalışmayı bırakıp Allah'a güvenmek demek değildir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Başarım ancak Allah(ın yardımı) iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na yönelirim.” (Hud(11) 88)

İMTİHAN VE TEVEKKÜL

Kadınlar ,oğullara ,kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe , salma güzel atlara , hayvanlara ve ekinler duyular tutkulu şehvet insanlara ‘ süslü ve çekici kılındı. Bunlar dünya hayatının metaıdır, Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır .

Deki: Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi ? Korkup sakınanlar için temelli kalacakları , altında ırmaklar akan cennetler ,tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.Allah kulları hakkıyla görendir .’’

Al-i İmran süresi,14,15

DÜNYA İMTİHAN YERİDİR

İnsan, her canlı gibi Allah tarafından bir amaç üzere yaratılmıştır. İnsanın yaratılış amacını ve kısa süren dünya hayatı boyunca nasıl bir ömür geçirmesi gerektiğini öğrenebileceği kaynak, Allah'ın kullarına bir rehber olarak indirdiği Kuran'dır

Yalnızca Allah'a ibadet etmek için yaratılan insanın önünde ortalama altmış-yetmiş yıllık kısa bir ömür vardır. Ve bu ömür, tıpkı bir kum saatinde olduğu gibi hiç durmadan akmakta; insan, ahirete doğru sürekli bir geri sayım içinde yaşamaktadır.

Herkes kendisi için belirlenmiş bir süre kadar yeryüzünde kalacaktır ve bu vaktin bilgisi sadece Allah katında saklıdır. İnsanın hayatı kimsenin değiştirmeye güç yetiremeyeceği şekilde, Allah tarafından çizilmiş bir kader üzere işlemektedir.

Dünya üzerindeki herşey zamanı geldiğinde yok olacaktır. Apaçık olan gerçek ise "...

dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir." (Rad Suresi, 26) ayetinde de bildirildiği gibi,

sonsuz ahiret hayatının yanında dünya hayatının çok kısa olduğudur.

Çünkü dünya üzerinde herşey eskimeye, yaşlanmaya ve yok olmaya doğru çok büyük bir hızla ilerlemektedir.

Zaman herkesi ve herşeyi mutlaka tahribata uğratmakta ve bu geçici dünyaya bağlananlar çok büyük bir kayıp içine düşmektedirler.

Dünya bir misafirhanedir. İnsan onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde ebedi hayatına lazım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir.

İnsan, dünyada karşılaştığı olaylar karşısında gösterdiği tavırlarla, sahip olduğu ahlakla ve içinde taşıdığı niyetiyle denenmektedir ve kişinin sadece "iman ettim" demesi kesinlikle yeterli değildir. İmanını tavırlarıyla da göstermelidir. Çünkü kıyamet gününde gizli ya da açık, hayatına dair herşey ortaya dökülecek, çok hassas bir hesap yapılacaktır. Bu hesapta "...

''hiç kimse kıl payı kadar haksızlık görmez. Nisa Suresi, 49)

İyilikten yana yaptıkları ağır basanlar sonsuz güzelliklerle bezenmiş cennet yurdunda ağırlanırken, kötülüğü ve zulmü kendilerine yol edinenler sonsuz cehennem azabıyla karşılık bulacaklardır. Zira Allah bu kısa hayatı insanları denemeden geçirerek iyi ve doğru olanları diğerlerinden ayırt etmek için yaratmıştır. Mülk Suresi'nde bu gerçek şöyle bildirilir:

O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı... (Mülk Suresi, 2)

DÜNYA HAYATININ GERÇEK ANLAMI:

Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır... Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111)

Ahiretin unutulduğu toplumlarda insanlar, doğdukları andan itibaren kendilerine süslü görünen bu değerleri elde etme hırsına yönlendirilirler.

insanların büyük bir bölümü, bunların geçici olduğunun farkına varmaz; tam tersine bunlara dalıp oyalanırlar. Kimi sürekli daha çok mal toplamaya, kimi insanlar tarafından daha çok itibar görmeye, kimi daha güzel veya yakışıklı bir eş bulmaya, kimi de işyerinde en başarılı kişi olarak tanınmaya çalışıp çabalar. Tüm bunlara öyle büyük bir hırsla bağlanırlar ki, bu oyalanma onlara ölüm sonrasında karşılaşacakları sonsuz ahiret hayatını tamamen unutturur. Ölümü bir yokoluş olarak algılar ve ölümden sonrası için bir hazırlık yapmayı düşünmezler.

Müninler , ölümle birlikte dünyadan ayrılmayı, kuran ahlakından uzak insanlar gibi isyanla değil, şevk ve heyecanla karşılarlar. Dünyada yaptıkları güzelliklerin karşılığını Allah'tan sonsuz ahiret hayatlarında almayı umarlar.

Ahirette cennet gibi sonsuz güzellikler ve inceliklerle dolu bir mekana kavuşma umudunun şevki ve coşkusu içinde yaşarlar.

Dünyayı ebedi bir yaşam yeri zannederek hırsa kapılanların durumu bir ayette şöyle haber verilmiştir:

Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)

Yalnızca dünya hayatına razı olmayan ve ahiret hayatının ebedi olduğunun bilincinde olan kişiler, bu hayatın yararlarının geçici olduğunu bildikleri için, sonsuz cennet güzelliklerini kazanmak için çalışırlar. İşte onlar yaptıkları bu ticaret nedeniyle çok büyük bir kazanç içindedirler.

ALLAH’A TEVEKKÜL ETMEK:

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar? Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 34-35)

İnsan imtihanın sırrı gereği her türlü olayla denenebilir.

İnsanın bolluk, zenginlik ve çok büyük nimetler içindeyken de Allah'ın razı olacağı güzel ahlakı göstermesi, her tavrında Allah'a yönelip dönmesi ve O'nun emir ve tavsiyelerine çok büyük bir titizlik göstermesi gerekir.

Çünkü bolluk dünyanın geçici süslerine dalan insan için bir fitne konusu, bir deneme, unutturup yanıltan bir etken olabilir.

Ama imanlı bir insan ne kadar büyük nimetler içinde olursa olsun asla Allah'a karşı nankörlük etmez.

İnsan bunun yanında hastalıkla, felaketlerle, inkarcılardan gelen türlü baskılarla, incitici söz, iftira, tuzak, alay zulmü gibi olaylarla da denenebilir. Fakat Müslüman bunların hepsinin imtihanın bir parçası olduğunu bilir ve bunlara sabır göstermenin güzelliklere açılan bir yol olduğunu unutmaz.

Bu insanlar daha önce de belirttiğimiz gibi dünyaya karşılık ahireti satın alarak kendileri için hayırlı bir ticaret yapmışlardır.

"Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur). Allah yanında ise büyük bir mükafat vardır." (Enfal Suresi, 28)

ayeti gereği sahip oldukları herşeyle denendiklerinin bilincine varmışlardır.

Canlarının, mallarının ve sahip oldukları herşeyin Allah'a ait olduğunu bildikleri için, bunlarda meydana gelen bir eksilme veya artış onların ahlaklarını, düşünce yapılarını ve Allah'a olan sadakatlerini asla etkilemez.

insan dünya hayatındaki -ahireti için çok değerli olan- her gününü, her saatini, hatta her dakikasını ve saniyesini çok iyi değerlendirmelidir.

Yaptığı her işte, gösterdiği her tepkide "Allah'ı nasıl en fazla razı ederim?" sorusunun cevabını aramalıdır. Önemli olan kişinin dünyaya dalıp ahireti unutmaması ve geçici bir yarar uğruna ahiretini gözden çıkarmamasıdır. İnsanın Allah'a döndürüldüğü zaman sonsuz güzelliklere kavuşmasının yolu budur:

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 185-186)

HİKMET GÖZÜYLE BAKMAK:

Deki: Allah’ın bizim için yazdıkları dışında , bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez .

O bizim Mevlamızdır.ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.’’

(Tevbe süresi ,51)

İnsanın iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz gibi görünen tüm olayları her ne olursa olsun mutlaka hayra yorması, Allah'a olan samimi imandan kaynaklanan önemli bir ahlak özelliği ve yine imanın getirdiği bir yaşam şeklidir. Ve bu gerçeğin farkına varmak da insana dünyada ve ahirette tüm nimetlerin kapısını açan, kişinin hayatına huzur ve esenlik getiren önemli bir konudur.

Bir insanın nefsinin mutmain, dengeli hale gelmesi ise Allah'tan gelen hayır ve hikmetin kesintisiz devam ettiğini bilmesi ile olur. Bu hakikati kavramak dünyada mümin için büyük bir nimettir. Din ahlakından uzak, inkar içindeki insan kesintisiz azap içindedir; her olayı kendi aleyhinde yorumlar. Ve bundan dolayı da sürekli sıkıntı içindedir.

Mümin ise olayların hikmet ve hayır yönlerini görebilmenin sevincini yaşar.

İşte bu yüzden ortalı bir tavır içinde olmak, karşılaştığı olayları hem hayra hem şerre yorarak azap içinde kalmak iman eden bir insana ahirette büyük utanç verebilir. Bu kadar açık ve kolay olan bir gerçeği tembellik ve gafletle anlamazlıktan gelmek, vicdana ve akla tam kabul ettirmemek ahirette ve dünyada azap içinde yaşamaya sebep olabilir. Bilinmelidir ki, Allah'ın hazırladığı kader bütün olarak kusursuz yaratılmıştır. Milyonlarca olaydan oluşan bu bütünde, hayır gözüyle bakan insan için sadece güzellikler, hayırlar ve hikmetler vardır. İmanlı bir mümin irade ve akıl ile gün içinde hiçbir olayda şeytanın tuzağına düşmez. Olayın şekli, kişileri, günü, yeri ne olursa olsun hayır olduğunu asla unutmaz. Kendisi o an bu hayrı göremiyor olabilir, ama önemli olan herşeyin hayırla yaratıldığına kesin olarak inanmaktır

Ne var ki insan kimi zaman aceleci yapısı nedeniyle karşılaştığı olaydaki hayrı hemen görmek ister. Eğer bunu o an için göremezse, kendisinin zararına olacak şeylerde ısrarcı ve inatçı bir tavır sergileyebilir. Allah Kuran'da insanın bu aceleci yönünü şöyle bildirilmiştir:

"İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan pek acelecidir." (İsra Suresi, 11)

Oysa insanın kendince doğru ve iyi gördüğü şeylerde ısrar etmesi, bunlara ulaşmak için acele etmesi, hırsa kapılması değil, Allah'ın, karşısına çıkardığı olaylardaki hikmetleri ve hayırları görebilmek için çalışması gerekir. Örneğin, bir insan maddi imkanlarının genişlemesini çok istiyor ve bunun için çaba harcıyor olabilir. Ancak tüm çabasına rağmen bu isteği uzun bir süre gerçekleşmeyebilir. Bu durumu kendisinin aleyhine değerlendiren insan yanılır.

Ancak şunu da özellikle belirtmek gerekir ki "hayır gözüyle bakmak", olayları görmezlikten gelmek, umursamamak ya da aşırı iyimser davranmak demek değildir. Tam tersine, mümin karşılaştığı olaylarda elinden gelen tüm tedbirleri almakla, her yolu denemekle yükümlüdür.

ÖLÜM SAATİ HIZLA YAKLAŞIYOR:

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik;

Şindi sen ölürsen onlar ölümsüzmü kalacaklar?

Her nefis ölümü tadıcıdır.

Biz size ,şerler de hayırlar da deneyerek imtihan ediyoruz ediyoruz.

Ve siz Bize döndürüleceksiniz

(Enbiya süresi ,34,35)

Şu an tüm insanlar, hızla ölüm anlarına doğru yaklaşıyorlar. Bugün en genç insan için de, en yaşlı insan için de ölüm aynı uzaklıkta. Çünkü kimin ne zaman ve nasıl öleceği belli değil. 68 yaşında yatağında ölümü bekleyen bir insan için ölüm ne kadar yakınsa, 18 yaşında yolda yürümekte olan bir genç için de aynı yakınlıkta. Belki de o genç birkaç dakika sonra karşıdan karşıya geçerken bir kaza geçirecek ve bu dünyada yaşadığı hayatı son bulacak. Belki de şu an onun son dakikaları...

İşte her insanın yaşamındaki en büyük gerçeklerden biri budur.

O halde her insan bir nevi yarış içindedir.

Dünyada kendisine verilen süre içinde ahirete yönelik en fazla kazancı sağlamakla yükümlüdür.

İşte burada sağduyu sahibi bir insana düşen vicdanının sesini dinleyip, Allah'ın kendisini bir denemeden geçirdiğini hiçbir şekilde unutmamaktır. Allah, bu zorlu gibi gözüken yolda insana rehber olarak Kuran'ı, örnek olarak da elçileri ve salih müminleri göndermiştir.

Samimi kalple Allah'a yönelen bir insan karşısına ne tür bir zorluk çıkarsa çıksın, mutlaka bir kolaylıkla karşılaşacak ve kurtuluşa erecektir. Yani bu imtihan dünyasının en büyük sırlarından biri, iman edenler için mutlak bir kazançla noktalanmasıdır.

Bundan sonra iman eden bir insanın yapması gereken tek şey, kaderinin izleyicisi olarak salih müminlerin ayetlerde bildirilen ahlakını kendine örnek almasıdır. Her ne olursa olsun Allah'a sadakat gösteren, sabır ve kararlılıkla ahirete yönelen kişilerin durumu Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

Nice Peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 146-148)

Kaynak:

Görsel Video

Azim Dağıtım




Ilgilenebileceginiz ilginc makaleler : kaza ve tevekkülle ilgili atasözleri

Thursday, November 28, 2013

iğne oyası namaz takkesi

Selam sevgili web sitesi takipçilerimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün iğne oyası namaz takkesi yazisini sunmaya karar verdik.

Namaz takkelerini örerken resimlemiştim, sizlerle paylaşmak istedim. Açıklamaları resimlerin üzerine ekledim.Örmek isteyenlere şimdiden kolay gelsin.


igne oyasi namaz takkesi 1



igne oyasi namaz takkesi 2



igne oyasi namaz takkesi 3



igne oyasi namaz takkesi 4



igne oyasi namaz takkesi 5



igne oyasi namaz takkesi 6



igne oyasi namaz takkesi 7



igne oyasi namaz takkesi 8



igne oyasi namaz takkesi 9



igne oyasi namaz takkesi 10



igne oyasi namaz takkesi 11



igne oyasi namaz takkesi 12



igne oyasi namaz takkesi 13



igne oyasi namaz takkesi 14



Bu yazi ile alakali daha fazla bilgi inceleyebileceginiz onemli bir internet kaynagi : tig isi bere

Monday, November 25, 2013

iki renkli bebek örgü desenleri

Merhaba degerli site ziyaretcilerimiz. Yogun talep aldigimiz icin sizlere bugün iki renkli bebek örgü desenleri yazisini paylasmaya karar verdik.

iki renkli bebek orgu desenleri 1 oğlumun süveteri,bu kış küçük gelir iç fanilası olarak giydireceğim.

sevgili annem yenisini örer,

iki renkli örgü modeli


Ziyaret edilmesi gereken guzel yazilar : _Cocuk_Suveter_Modelleri

Sunday, November 24, 2013

keçe kuş magnet-tombik kuşlar



kece kus magnet tombik kuslar 1
bu haftayı yeni modellere ayırıyorum...

bu tombik kuşlarda tesadüfen arkadaşımın yönlendirmesiyle ortaya çıktı...

iki renk hazırladım şimdilik..

farklı renklerlede çok hoş olurlar...

bir kenarda bekliyorlar .bakalım ilk sahibi kim olacak..

bana ulaşmak için mail adresim.

yuncafe@hotmail.com

Saturday, November 23, 2013

Wordless Wednesday || Mudahnya menjemput rezeki



wordless wednesday mudahnya menjemput rezeki 1






Seawal pagi dah dapat pm dari kawan jauh. Rasa happy sebab dapat buat org happy..






wordless wednesday mudahnya menjemput rezeki 2






Lately banyak dapat pm dan email yang berbaur ala-ala macam ni.. Apa tips dan amalan..






wordless wednesday mudahnya menjemput rezeki 3






Jawapan saya semuanya dengan "Mudahnya Menjemput Rezeki"!






Jangan baca sahaja, tapi kita mesti amalkan ya. Insyallah, script yang baik2 sahaja daripada Allah utk kita!










Thursday, November 21, 2013

Hep Bunların Yüzünden...



hep bunlarin yuzunden 1






İşte bunların...Koçtaş'tan aldığım bu yastıklarla, salonum şenlendi şenlenmesine de, işte onları öylece yalnız ve boynu bükük bırakamadım. Onlara uygun bir şeyler de yapılması gerekiyordu, e, mecburen:))



hep bunlarin yuzunden 2






Günün şanslısı, gazetelik oldu..Kenarlarındaki boşluklar tam da "boya beni, süsle, püsle" demiyor mu? Dinledim tabii..



hep bunlarin yuzunden 3






Kesekağıdı ve Taffy renklerinin karışımı ile boyadığım kenarlara tersten çektirdiğim fotokopilerle transfer yaptım.



hep bunlarin yuzunden 4






Orasına burasına da biraz çikolata kahvesi ile stencılla desenler ekledim. 



hep bunlarin yuzunden 5






Eyfeller, kuşlar, tamamladı birbirini, artık kuşlara ve kafeslere ek bir de Paris esintisi sardı bizim salonu...


Sunday, November 17, 2013

adı k ile başlayan türk erkek mankenler

Selam sevgili site takipçilerimiz. Simdiki konumuz adı k ile başlayan türk erkek mankenler.

Ayşe ARMAN

aarman@hurriyet.com.tr

29 Ekim 2011

Pelin Batu. Etkileyici . Derin. Bilgili. Merhametli. Adaletli. Esprili. Ve çok güzel. 18. yüzyıldan fırlamış kadar romantik ayrıca.

Her şey hakkında fikir sahibi olan bir dünya vatandaşı. Ben bayıldım. Arkadaş olmak isteyeceğiniz biri. Bir sürü şey öğrenebileceğiniz biri. Ama insanın içini acıtan bir yalnızlığı var. Belki de şair, ondan. Ruhu, sürüye ait değil. Farklı, ayrıksı ve çocuksu. Onu tanımak istedim, beni kırmadı, bir kafede uzun uzun sohbet ettik…

Ne kadar çok kadınla birlikte olursa kendini o kadar erkek hissediyor

- Hayata bir büyükelçinin kızı olarak başlamak nasıl bir şey?

- Şahane! Herkes sana prenses gibi davranıyor. Güzel ülkelerde, güzel rezidanslarda mürebbiyelerle büyüyorsun. Ama aynı zamanda hüzünlü, çünkü bir türlü kök salamıyorsun. Her iki üç senede bir, okul değiştiriyorsun. Ben şu anda dünyanın herhangi bir ülkesine adapte olabiliyorum. Ama nereye aidim bilmiyorum. Hep havadayım.

- Limansız, çapasız…

- Aynen. Eskiden bu kopmalar beni melankoliye iterdi. Şimdi benim gerçeğim oldu. Yakın arkadaşlarımdan biri, Kazakistan’da yaşıyor. Diğeri New York’ta, öbürü Los Angeles’ta…

- Türkiye’de?

- Kardeşim kadar yakın kimse yok. Arda olmasaydı, benim hiç arkadaşım olmayabilirdi çünkü hep onun arkadaşlarını çalıyorum.

- Sende ‘eski kadınlar’ın gizemi, hüzün var...

- Evet ya. Geçenlerde Sinan Çetin’le bir film için görüşmeye gittim. “İki tane rol var. Biri orospu, diğeri hüzünlü, aldatılan bir kadın. İçinden hangisini canlandırmak geliyor?” dedi. “Orospuyu” dedim, “Daha renkli bir rol.” “Evet ama” dedi, “Sende öyle hüzünlü bir hal var ki, galiba aldatılan kadını canlandırsan daha iyi olacak…”

- Hep babasının kızı gibi duruyorsun. Annen peki?

- Annem, medyada olmaktan nefret ediyor, dolayısıyla o yok gibi. Oysa çok yakınız. Günde iki-üç defa arar beni. Hatta geçenlerde bir erkek arkadaşım, sevgilisinden yakınıyordu. “Ayrıldık çünkü zırt pırt annesi arıyordu. Bu kadar da anneci olunmaz ki!” dedi. Hiç sesimi çıkarmadım, çünkü ben de tam öyleyim.

- Baba figürünün bu kadar önde olması, senin diğer erkeklerle ilişkini etkiledi mi?

- Sevgililerimle aramdaki yaş farkı 20 ve üzeri oldu hep. Sence babamı mı arıyordum? Zannetmiyorum. Hepsi okuyan ve yazan adamlar. Hiçbiri manken modelinde erkek değil. Ben oturup konuşabileceğim ve ilham alabileceğim erkekleri severim.

- Ne kadar sürüyor ilişkilerin?

- Bir ya da bir buçuk sene. Sonra hep bir problem çıkıyor. Geçen sene Romalı bir prodüktör, “Sizler de bizim gibi olmaya başladınız. İstanbul’da kadınlar kafelerde ya yalnız başına oturuyor, ya da kadın kadına” dedi. Amerikalı film yapımcısı da “Pelincim senin için üzülüyorum. Yoksa sen de kedileriyle yalnız yaşayan birine mi dönüşeceksin!” dedi. Ben de cevap verdim: “Bir ilişki yaşayacaksam değsin, sevgilim olsun diye kendime sevgili yapacak halim yok!”

- Şimdi sevgilin var mı?

- Yok.

- Türk erkekleriyle ilgili şikayetin var mı?

- Kendileriyle barışık değiller. Hiç beklemediğim erkeklerde de çıkıyor bu. Bir de hakikaten doyumsuzlar.

- Nasıl yani?

- Mesela çok güzel bir kız arkadaşı var, gidiyor aldatıyor. Bu artık aldatmanın ötesinde bir açlık. Sınır tanımayan bir açlık. Aşk doktoru gibi konuşmak istemiyorum ama bu ülkedeki erkek doyumsuzluğunu başka hiç bir yerde görmedim. O kadar kompleksliler ki, sanki ne kadar çok kadınla birlikte olurlarsa, kendilerini o kadar erkek hissedecekler.

- Erkeklerin senden ne şikayeti olabilir peki?

- Kolay bir insan değilim. Her şeyi konuşmak taraftarıyım bir kere. Bir erkek arkadaşım, “Bazı şeyler gizli kalmalı, bazı şeyleri konuşmamak lazım” demişti mesela. Ben aptal Amerikalılar gibi her şeyi masanın üzerine yatıralım isterim.

- Küçümser misin erkekleri farkında olmadan?

- Dışarıdan bakılınca öyle görünüyor olabilir. Ama yaptığımı sanmıyorum.

- Bencil misin?: “Benim dünyam, benim şiirlerim, benim ailem, benim ilgi alanlarım, benim seyahatlerim…”

- Yok ya. Hepsini birlikte yapmak istiyorum. Gezmekse birlikte gezmek. Ama genellikle planları ben yaparım. Üşengeç oldukları için... Biriyle birlikteyken gözüm hiçbir şey görmüyor, çok romantik olabiliyorum. Kardeşim, “19 bile değil 17. yüzyıldan çıkıp gelmiş gibisin” diyor. Doğru, romantiğim. Karşı taraf da benim kadar olmayınca, kendimi sorgulamaya başlıyorum.

- Aşk acısı çekiyor musun?

- Evet. Toparlanmam zaman alıyor.

- Bir erkekte en nefret ettiğin özellik, sonra en sevdiğin özellik?

- Gayri dürüstlük. Bir adamla birlikteyken başka birine aşık olsam, onu kıracağımı bile bile derim ki, “Bana bak böyle bir durum var, bitirmemiz lazım.” Bunu yapmayıp oyalamalara gitmeyi saygısızlık olarak görüyorum.

- Tamam erkekler hatalı ama sende de bir şeyler vardır…

- Amerikan romantik filmleri beni fazla zehirledi galiba, çünkü hep çok fazla şey bekliyorum. Olamayınca bozuluyorum!

- Evde kaldığını düşünüyor musun?

- Evlenmeyi düşünmüyorum ki.

- Baskı var mı...

- Evleneyim diye mi? Yok. Sadece annem son bir-iki yıldır, “Zor durumda olan bir çocuk alalım, ben bakarım merak etme” demeye başladı.

APTAL ROLÜ OYNAMAK

Doktora yeterlilik sınavından çıktım. Bölüm başkanım ve tez danışmanım, “Seninle konuşmak istiyorum” dedi, ofisine gittim. Dedi ki: “Bu ülkede akıllı bir kadın olmak çok tehlikeli. Aptal rolü yapmasını öğrenmen lazım. Bir de insanların düşündüklerini kafaya takmaman.…” İkisini de zaman zaman yapmaya çalışıyorum.

BABAMLA KARDEŞİM SEVGİLİLERİME LAKAP TAKIYOR

- Şu aralar kafanı en çok meşgul eden mesele?

- Ülkedeki kaos içimi burkuyor. 30 yıldır devam eden bir savaşın içindeyiz ve biz burada, çaylarımızı yudumlayıp, “Ne olacak bu memleketin hali?” demekten başka hiçbir şey yapamıyoruz.

- Van’daki birileri için bir şey yapabilsen, ne yapmak isterdin?

- ‘Benim evim, senin evin’ çok güzel bir kampanya aslında. Şahsen, ben yaralar biraz sarıldıktan sonra gidip, orada bir şeyler yapmak isterim. Psikiyatrik yardım hep ikinci plana atılıyor mesela, burada tanıdığım psikiyatrları örgütleyip oraya gelip gitmelerini sağlamak yararlı olabilir.

- Hayatta en çok neden korkuyorsun?

- Hastalıktan. Sevdiklerimi, hastalıkla boğuşurken görmekten. Büyük şehirlerdeki yalnız insanları, cam kenarında oturan ihtiyarları görünce de bir tuhaf oluyorum.

- Pazar rakılarını anlatsana...

- Bu bizim ailenin ritüeli. Pazar günü 12 sularında öğlen rakısı yaparız. Ben de sürekli ailenin dalga konusuyum. Babamla kardeşim bütün erkek arkadaşlarıma lakap takar. Anlayacağın, özel hayatım hep rakı üzerine çerez olmuştur. Bana da söylemezler. Bazen kendi aralarında kıkırdarlarken ağızlarından kaçırıyorlar. Artık ben de gülüyorum.

- Babandan öğrendiğin en önemli şey?

- Sevdiğin şeye tutkuyla sarılmayı babamdan, disiplinli olmayı annemden öğrendim.

- Bu ülkede en sevdiğin şey?

- Dinamizim. Baş döndürüyor ama dinç tutuyor.

- Türk erkeklerini bana nasıl genellersin?

- Kendine güvensiz ve egoist erkek modeli.

- Aşk nedir senin için?

- Klişe cevap: Kendini bırakıp bir olmak. Poetik cevap: Kazıklı humma (tetanoz).

- En çok nerede eğlenirsin?

- Çok sıkıcı bir cevap olacak biliyorum ama gerçekten en mutlu olduğum yerler müzeler. Ayrıca, dans etmeyi, bir şehri sıfırdan keşfetmeyi çok seviyorum.

- En son yazdığın şiir hangi konu hakkında?

- Akşamla ilgili. Kırık sokaklara düşen bulutların tülleri ve Botticelli yüzleri hakkında ama aslında saatleri bir resim olarak görmekle ilgili...

- Mezar taşında ne yazsın istersin...

- Rilke’ninki kadar güzel bir şey bulamazsam, (Gül, ey saf çelişki, nice gözkapağının altında / hiç kimsenin uykusu olmamanın / sevinci.) sadece doğum/ölüm tarihi.

- İlk ne zaman bir erkekten kazık yedin? Son ne zaman yedin?

- Yedim mi, yemedim mi bilmiyorum ve bu belirsizlik zaten kazığın kendisi.

- Neden Türkçe şiir yazamıyorsun?

- Hep İngiliz okullarına gittim ve yazmayı orada keşfettim. Bazen Türkçe yazıyorum ama çok hoşnut kalmıyorum çünkü özellikle eski Türkçe kelimeleri fetişize ettiğimi, bunları kullanmak için şiir yazdığımı fark ediyorum. Sümbüli günlerde Sergüzeşt gibi...

- Sana “Mesleğin ne?” diye sorulduğunda neden cevap veremiyorsun?

- “Şairim” demek çok fazla, “oyuncuyum” demek de çok eksik kaldığı için.

AYSE ARMAN , HURRİYET



Bu konu ile alakali daha fazla yazi bulabileceginiz kaliteli bir internet kaynagi : ünlümankenresimlerierkek

Friday, November 15, 2013

sev, düşle, gül, çalış, hayal et...


sev dusle gul calis hayal et 1

Bu sıralar başımızda bir takım kara bulutlar var ya haydi hayırlısı... Cumartesi gecesi kızım masadan kalkarken ayağı takıldı ve düştü. Başını ve kulağını kalorifere çarptı. Dizini de yere... Kulağındaki küpe sürtününce kulağı yırtıldı :( Soluğu acilde aldık tabi... Röntgen falan temiz çıktı allahtan. Kulağını da iyice yapıştırıp bantladılar. Tabi baş ağrısı da çok oldu yavrumun. Gece üçe kadar uyutmadım. Takip ettim. Şükür ki baş ağrısı da azaldı, baş dönmesi ya da bulantı da olmadı...

Tam onun şokunu atlatamadan ertesi gün ben dolap kapağı düşürdüm ayağıma. Girişteki vestiyeri boyuyorum da... Kapağını çıkardım, boyadım, çabuk kurusun diye balkona çıkarıyordum ki tam köşeden ayağıma düştü :( Acıdan bir süre sesim kısıldı. Hemen buz koydum, şişmedi ama tırnağımın altında morluk oluştu. Baktım parmağımı kıvırabiliyorum kırık olmadığına karar verip bir de üşengeçlikten doktora gitmedim :/ Ama ertesi gün sabah feci bir sancıyla uyandım. Neyse dedim azalır. Biraz da azaldı hakikaten ve işe gittim. Ama akşam aynı sancı artarak geri geldi. Biz yine acilin yolunu tuttuk tabi. Röntgen çekildi kırık çıkık yok ama ciddi bir ezilme var. Bugün atölyede derste tek tek basarak bade süzerek gayet güzel dersimi yaptım ama saat üçe geldiğinde yine sancıdan duramıyordum :( Ece sağolsun ne duruyorsun eve git deyince paşa paşa geldim eve (ben patron sözü dinlerim :P), şimdi de ayağımı diktim havaya bunları yazıyorum...

Bu kalas panoları da aylar önce yapmıştım ama atölyeden bir türlü getirememiştim. Sonunda hafta sonu getirip yerine koydum... Bol bol mum eskitme ve yağlıboya eskitme var elbet. Üzerindeki yazıları da karbon kağıdı ile geçirip içlerini boyadım...

sev dusle gul calis hayal et 2

Wednesday, November 13, 2013

Baklavalık hazır yufkadan baklava nasılyapılır

Merhaba degerli site ziyaretcilerimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün Baklavalık hazır yufkadan baklava nasılyapılır makalesini sunmaya karar verdik.

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 1 Sütlü Nuriye ailemizin en sevdiği şerbetli tatlıdır.

Şerbetli tatlıları ağır bulduğu için yemeyen kızım bile bu tatlıyı severek yer.

Geçen Cumartesi ilk iftar misafirlerimi ağırladım.

Bu yıl bir değişiklik yaparak güllaç yerine hazır baklava yufkası kullanarak sütlü nuriye yapmaya karar verdim.

Hazır baklava yufkasını geçen yıldan beri kullanıyorum.

Genellikle "Hastel" marka hazır baklava yufkası kullanıyordum.

Bu sefer BİM'de görüp aldığım, hazır baklava yufkasını kullandım.

Benim şansıma paketmi kötü çıktı bilmiyorum ama hiç memnun kalmadım.

Yufkalar parça parça dökülüyordu ve bazısı birbirine yapışmıştı, çok zor ayırdım.

Sarma yada şöbiyet tarzı bir tatlı yapmayı düşünseydim, bu yufkalarla yapamayacaktım.

Sütlü Nuriye'de baklava gibi tepsiye bütün dizildiği için parça parça olanları iç kısmına yerleştirdim.

Sütlü Nuriye'yi baklavadan ayıran özellikleri;

Şerbetinde süt bulunması ve fındık ile hazırlanması.

İhtilal zamanında tereyağ yerine margarin kullanılmış ama ben yine tereyağ kullandım.

Öğütülmüş fındık değil, file (dilimlenmiş) fındık ile hazırladım.

Tatlı soğuk, şerbet ılık olacak şekilde şerbetini vermelisiniz.

Bu arada sütü şerbete ocağı kapattıktan sonra ekliyorsunuz, sütü kaynatmıyorsunuz.

"Afiyetle Kalın"

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 2 SÜTLÜ NURİYE;

Malzemeler;

1 paket 800 gramlık hazır baklava yufkası,

300 gram tereyağ,

2 su bardağı file fındık,

Şerbeti için;

2 su bardağı su

2 su bardağı süt,

5 su bardağı toz şeker,

1 paket vanilya.

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 3

Yapılışı;

Tereyağı eritin,

Fırın tepsisinin dibini yağlayın.

Yufkaları paketinden çıkarın, 3 yufkayı tepsiye serin.

Üzerine erimiş tereyağ sürün.

Tekrar 3 yufka serip, yine tereyağ sürün.

Bu şekilde 15 yufkayı üst üste dizin.

15. yufkada yine tereyağ sürüp, file yani dilimlenmiş fındıklardan serpin.

Tekrar 3 yufkada bir yağlayarak 15. yufkaya geldiğinizde yine tereyağ sürüp, fındık serpin.

Geri kalan yufkaları 3 yufkada bir yağlayarak, dizerek bitirin.

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 4

Keskin bir bıçakla yufkaları kare olarak kesin.

Kalan tereyağını kesilmiş yufkaların üzerine dökün.

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 5

Önceden ısıtılmış fırında pişirin.

Rengi tam olarak kızarmayıp, altın sarısı bir renk alacaktır.

baklavalik hazir yufkadan baklava nasilyapilir 6

Şerbeti için;

2 su bardağı su ile 5 su bardağı toz şekeri eritip, kaynatın.

Ben şerbetin içine vanilyada ekliyorum, isterseniz kaynarken 1 paket vanilya ekleyebilirsiniz.

Şerbet kaynadıktan, şeker iyice eridikten sonra ocağın altını kapatın ve sütü ekleyin.

Sütü ekledikten sonra sürekli karıştırarak şerbetin biraz soğumasını sağlayın.

Tatlı soğuk, şerbet ılık olacak şekilde şerbeti tatlının üzerine dökün.

Şerbetini çektikten sonra, üzerini file fındık yada öğütülmüş fındık ile süsleyip, servis yapın.

"Afiyet Olsun"


Onerdigimiz guzel makaleler : kolay baklava tarifleri oktay usta

ESKİ FRANSIZ GELİNLİKLER

Merhabalar degerli site okurlarimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün ESKİ FRANSIZ GELİNLİKLER makalesini yayinlamaya karar verdik.

Bu makale ile alakali daha cok bilgi gorebileceginiz faydali bir kaynak : fransız dantel gelinlik

Tuesday, November 12, 2013

anlatimli motif

Merhabalar sevgili web sitesi ziyaretcilerimiz. Yogun istek üzerine sizlere bugün anlatimli motif makalesini paylasmaya karar verdik.


anlatimli motif 1











































Model adı

:

Moher Special Ebruli Şal

Zorluk derecesi

:

Orta

İlgili tığ numaraları

:

2

Yaş grubu

:

Yetişkin

Örgü şekli

:

Zincir, sık iğne, pıtırcık oyası, trabzanlı pıtırcık oyası


Gerekli malzemeler

:

80475 (3 Yumak)

Mevsim

:

Kış, İlkbahar, Sonbahar


Yapılışı:

Diyagramdaki model uygulanarak 42 adet motif yapılır, şemada gösterildiği gibi son sıraları yapılırken birbirine eklenir.

Şalın üçgen kenarlarına 3 trabzanlı pıtırcık oyası, üst tarafına 1 sıra pıtırcık oyası yapılıp, bitirilir.

anlatimli motif 2



Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter'da Paylaş Facebook'ta Paylaş



Bu konu ile alakali daha fazla yazi bulabileceginiz onemli bir web sayfasi : tek motif örnekleri

şal modeli örnekleri

Merhabalar sevgili web sitesi okurlarimiz. Yogun talep üzerine sizlere bugün şal modeli örnekleri yazisini sunmaya karar verdik.

Bu makale hakkinda daha fazla bilgi gorebileceginiz onemli bir web kaynagi : şal modelleri anlatımı

Monday, November 11, 2013

Lastikli Bluz



lastikli bluz 1
Bluz bilmem kaç......

Yaz başında diktiğim parçalardandı.

Pamuklu incecik hafif tam yazlık bir kumaş!

Buradaki etekten kalan parçalar ile  yapmıştım bu bluzu.

Kalıp hep aynı düz beden üzerine uygulama.

Kol ağzına ve etek ucuna 1cm genişliğindeki çift sıra lastiği dikerek büzdüm.( makine lastiği de yapılabilir)

Yakaya minik pliler ve arkasına biritli ilik ile tamamlamadım.

Sahibi keyifle kullanıyor:)

siyah bluz